19 Şubat 2011 Cumartesi

Belki de...

"Belki de felsefi sorunların zor olmasının nedeni tanrısal ya da indirgenemez ya da anlamsız ya da gündelik bilim olmaları değil, Homo sapiens’in aklının bunları çözebilecek bilişsel donanımdan yoksun olmasıdır. Bizler organizmalarız, melekler değil ve akıllarımız da doğruya giden boru hatları değil, birer organ. Akıllarımız doğal seçme tarafından atalarımız için ölüm kalım meselesi olan sorunları çözmek üzere geliştirildi, doğrulukla söyleşmek ya da sorabileceğimiz her soruya yanıt vermek için değil. Kısa süreli bellekte on bin sözcük tutamayız. Morötesi ışıkta göremeyiz. Aklımızda dördüncü boyuttaki bir nesneyi döndüremeyiz. Ve belki de özgür irade ve duyarlılık gibi muammaları çözemeyiz."

15 Şubat 2011 Salı

Çevirmenin Hüneri

"Bir dilin bir duygu için bir sözcüğe sahipmiş gibi görünmesi çevirmenin hünerine ve dilin dilbilgisi ve tarihinin tuhaflıklarına bağlıdır. Bir dil iyi edebiyatçılara sahip olduğu, başka dillerle temas kurduğu, eski sözcüklerden yeni sözcük yapma kurallarına ve yeni sözcüklerin yayılmasını sağlayan yaygın bir okuryazarlığa sahip olduğu zaman, duygulara ait sözcükleri de içine alan, geniş bir söz dağarcığı biriktirir"

27 Ocak 2011 Perşembe

Muhteşem Yedi Yüz Yıl

"Antropolog Donald Brown Hindistan’da yaşayan Hintlilerin binlerce yıl boyunca tek bir tarih kitabı bile bırakmamış olması, buna karşılık yanıbaşlarındaki Çin’in kütüphaneler dolusu tarih yazmış olması karşısında şaşkınlığa kapılmıştı. Kalıtsal bir kast toplumunun nüfuzlu kimselerinin, bir alimin geçmiş kayıtlara girip kendilerinin kahramanlar ve tanrılar soyundan geldiği savını tehlikeye düşürecek bir şeyler ortaya çıkaracağından korkarak buna, yani tarih kitabı yazılmasına engel olduğunu düşünmüştü. Brown yirmi beş uygarlığı ele aldı ve kalıtsal kastlarla yönetilenleri diğerleriyle karşılaştırdı. Kast toplumlarından hiçbiri geçmişin gerçek olaylarının yazıya geçirilmesi geleneğini geliştirmemişti; bunun yerine mit ve efsanelerle dolu bir tarihleri vardı. Kast toplumlarında politik bilimler, sosyal bilimler, doğal bilimler, yaşamöyküsü, gerçekçi portre ve standart eğitim de ortaya çıkmamıştı."

9 Ocak 2011 Pazar

Bir karınca değişkenler hesabı yapabilir mi, aritmetik bilebilir mi gerçekten?


The humble ant, when it is part of a colony, becomes a highly intelligent maths boffin according to researchers at the University of Sydney.
Scientists have discovered that ants are capable of solving complex mathematical problems, and are even able to manage what only a small number of computer algorithms are equipped to do by actually adapting to an optimal solution once discovered to fit an evolving problem.


Read more: http://www.techeye.net/software/ants-mathematics-abilities-assist-algorithms#ixzz1AX1FrBrX

Rüdiger Wehner: karıncalarda bilgi işleme

"Tunus çöl karıncası yuvasından çıkar, biraz uzaklaşır ve sonra da sıcaktan bayılmış, ölmüş bir hayvan cesedi var mı diye yakıcı kumlarda gezinir. Böyle bir ceset bulduğu zaman bir parça ısırır, döner, yuva için, yani elli metre kadar uzakta olabilen çapı bir milimetrelik bir delik için bir kestirme yol arar. Dönüş yolunu nasıl bulur? Yol tayini dışarı yapılan yolculuk sırasında toplanan bilgiye dayanır, yuvayı bir deniz feneri gibi tarayıp bulmaya değil. Eğer biri yuvadan çıktığı anda karıncayı kaldırır ve biraz uzağa koyarsa, karınca rastgele daireler çizerek ortalıkta dolanır. Eğer biri besin bulduktan sonra karıncanın yerini değiştirirse, yerinin değiştirildiği bölgeye göre yuva yönünde bir iki derecelik bir hat içinde koşar, yuvanın olması gereken noktayı hafifçe sıyırıp geçer, hızlı bir U dönüşü yapar ve orada var olmayan yuvayı arar. Bu da karıncanın bir şekilde yuvasına dönme yönünü ve uzaklığını, yol bütünleştirme ya da körlemesine denen bir yol tayini biçimiyle ölçüp saklamış olduğunu gösterir."


Bkz. Path Integration and Search Strategies in Desert Ants, Cataglyphis fortis


2002: The director of Zurich University’s zoology department, Rüdiger Wehner, has been awarded one of the top accolades in Swiss science, the Marcel Benoist prize.
Wehner received a SFr100,000 ($68,000) prize at a ceremony in Bern on Friday for his work on the behaviour of the Cataglyphis ant of the Sahara desert.

Öğrenmek insana mahsus değil, anlamak olmasaydı

"Standart sosyal bilim varsayımlarının tersine, öğrenme çok yakın bir zamanda insanlar tarafından ulaşılmış bir evrim zirvesi değildir. En basitine kadar bütün hayvanlar öğrenebilir. Bu yüzden meyve sinekleri ve deniz tavşanları gibi akıl açısından karmaşık olmayan yaratıklar, öğrenmenin sinirsel cisimleşmesini araştıran sinirbilimciler için uygun konular olmaktadır."


Endonezya'dan bir deniz tavşanı
http://galeri.netfotograf.com/fotograf.asp?foto_id=226488

1 Ocak 2011 Cumartesi

Umutsuzca Darwinciliğin yanlış çıkmasını istiyorlar

"İnsanlar umutsuzca Darwinciliğin yanlış çıkmasını istiyor.
Ona düşman olan bir sürü insan hâlâ var. İncili Yayma Cemiyeti’nden köktencileri kastetmiyorum, Amerika’nın dört bir yanındaki en seçkin üniversitelerin profesörlerini kastediyorum. Zaman zaman şöyle itirazlar duyuyorum: bu kuram fasit, yarım gözün neye yararı var, rastgele mutasyondan yapı nasıl ortaya çıkar, yeterince vakit geçmedi, Gould bunu çürüttü, karmaşıklık daha yeni belirdi, gün gelecek fizik bunu geçersiz kılacak.
Dennett’in Darwin’in Tehlikeli Fikri adlı kitaptaki saptamasıyla söylersek, asıl sorun doğal seçmenin evrenin ve insan doğasının bir planı olmadığını ima etmesinden kaynaklanıyor. Kuşkusuz bu bir neden, ama bir başka neden de aklı inceleyen kimselerin onun nasıl evrildiği üzerine pek düşünmemeleri, üstelik bunu sevdikleri kuramları zorlayacağı için düşünmemeleri. Çeşit çeşit uzman çıkıp aklın doğuştan elli bir kavramla donandığını (bunlar arasında “karbüratör” ve “trombon” da var), yetenek sınırlamalarının insan beynini arıların rutin bir şekilde çözdüğü sorunları çözmekten alıkoyduğunu, dilin kullanılmak için değil güzel görünmek için tasarlandığını, aşiretlerin bebeklerini ekosistemi aşırı insan nüfusundan korumak için öldürdüğünü, çocukların ebeveynleriyle çiftleşmek için bilinçsiz bir istek duyduğunu ve insanların eşlerinin kendilerini aldattığı düşüncesinden üzülmek yerine haz almak için kolayca koşullanabileceğini öne sürdü. Bu savların evrim açısından olanaksız olduğu söylenince, savlarını yeniden düşünmek yerine evrim kuramına saldırıyorlar. Akademisyenlerin Darwinciliği karalamak için gösterdiği çaba gerçekten hayrete şayan."

Tanrısal Akıl

"Tanrının icat edilmesinin nedenlerinden biri de, onun yaşama ait planları yapan ve uygulamaya sokan akıl olmasıydı. Dünyanın yasaları ileri doğru işler, geriye değil: yağmur yerin ıslanmasına yol açar; yer ıslanmadan yararlanır çünkü kendisi yağmura yol açamaz. Dünyada yaşamın teleolojisini (hedefe yönelmiş olmasını) Tanrının planlarından başka ne etkilemiş olabilir?"

Evrimin varlık sebebi akıl ya da insan değildir

"Bir organizma yeni bir ortama geçtiği zaman, onun soyu da buna göre uyum sağlar, ama eski ortamda kalan organizmalar değişmeden devam edebilir. Yaşam yolu bir şekilde dallı budaklı bir çalılıktır, bir ölçek ya da merdiven değildir ve yaşayan organizmalar da dalların ucunda yer alır, alt basamaklarında değil. Bugün yaşayan bütün organizmaların hepsi de evrilmek için yaşamın başlangıcından bu yana aynı süreye sahipti – amip de, ornitorenk de, Rhesus maymunu da ve evet, bıkıp usanmadan telefon edip kur yapan Larry bile."

*
"Aklın evrimin yüce bir tutkusu olduğu saçmalığı, ona tanrısal bir öz ya da mucizevi bir doku ya da her şeyi kucaklayan matematik ilke gibi davranma saçmalığının bir parçasıdır. Akıl bir organdır, biyolojik bir araçtır."